HİZMETLERİMİZ

Türk ana metal sanayi sektörü değerlendirmesi

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü, "Türkiye Sanayi Sektörleri 2010 Yılı Değerlendirmesi" başlıklı bir rapor hazırladı.
DETAYLI BİLGİ
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü, \"Türkiye Sanayi Sektörleri 2010 Yılı Değerlendirmesi\" başlıklı bir rapor hazırladı. Çalışmada; otomotiv sektörü, makina sektörü, ana metal sanayi sektörü, elektrik-elektronik sektörü, tekstil hazırgiyim deri ve deri ürünleri sektörü, kimya sektörü, çimento sektörü, cam sektörü ve mobilya sektörü değerlendirildi. \"Türkiye Sanayi Sektörleri 2010 Yılı Değerlendirmesi\" adlı çalışmanın \"Türk Ana Metal Sanayi Sektörü 2010 Yılı Değerlendirmesi\" başlıklı bölümü ise şu şekilde:
Giriş
Anametal sektörü, temel olarak demir çelik ve demirdışı metal alt sektörlerinden oluşmaktadır. Sektör, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de ülke kalkınması surecine katkı sağlayan en önemli sektörlerdendir. Anametal sektörü, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren başta demir çelik sektöründe yapılan yatırımlar ile gelişmeye başlamış, daha sonra alüminyum ve bakır üretimine yönelik yatırımlarla devam etmiştir. 1980 sonrası serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte, özel sektör yatırımları ile gelişimini devam ettiren sektör, gelişmiş ülke sektörleriyle rekabet edebilecek yeteneğe ulaşmış bulunmaktadır. Sanayimizin en büyük üç sektörü içerisinde yer alan ana metal sektörünün sürdürülebilir üretim yapısını devam ettirebilmesi ve rekabet üstünlüğünü artırarak sürdürmesi, ülke sanayiinin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Sektör, son yıllarda gerçekleştirdiği üretim, ihracat, ithalat ve tüketim değerleri bazında; hem ülkemizde, hem de dünyadaki durumu bağlamında incelenmiş olup, üretim endeksi, kapasite kullanım oranı, istihdam endeksindeki gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Ana metal sanayi sektörünün genel durumu 1.1. Sektörün dünya ekonomisindeki durumu 1.1.1. Demir çelik sektörünün dünya ekonomisindeki durumu
Dünya ham çelik üretimi, 2000 yılından sonra dünya ekonomisindeki istikrarlı büyümeye ve artan talebe bağlı olarak hızlı bir büyüme surecine girmiştir. 2000 yılında 847 milyon ton seviyesinde bulunan dünya ham çelik üretimi, 2009 yılında 1 milyar 226 milyon ton seviyesine ulaşmıştır. 2010 yılında ise, dünya çelik üretimi yüzde 15 oranında artarak, 1 milyar 413 milyon tona ulaşmıştır. Bu dönemde, dünya ham çelik üretimindeki artışın itici gücünü Çin Halk Cumhuriyeti oluşturmuştur. Üretimindeki artışla birlikte Çin, dünyanın en büyük net ithalatçısı konumundan, dünyanın en büyük net ihracatçısı konumuna geçmiştir. Dünya demir çelik ihracatı yıllar içinde tablodaki gibi seyir izlemiştir. 2005 yılından 2009 yılına kadar seyreden artışla 2008 yılında yakalanan 520 milyar dolarlık ihracat, 2009 yılında küresel krizin etkisiyle 273 milyar dolara düşmüştür.
1.1.2. Çelik boru sanayi sektörünün dünya ekonomisindeki durumu
İnşaat, kimya, enerji ve diğer endüstri alanlarında geniş bir kullanımı olan çelik boru sanayi, oluşan belirsiz ekonomik koşullarda bile değişen büyüme oranlarıyla gelişimini sürdürmüştür. Küresel pazarda 27 milyar dolara ulaşan sanayide, Amerika, Batı Avrupa, Avustralya ve Japonya önde gelen ithalatçılar arasında bulunmaktadır. Hindistan, en büyük ihracatçı olup, onu; Endonezya, Malezya ve Tayland takip etmektedir. Küresel krizin etkisiyle 2008 yılında 48,6 milyar dolar olan dünya çelik boru ihracatı, 2009 yılında 30,5 milyar dolara gerilemiştir.
1.1.3. Döküm sanayi sektörünün dünya ekonomisindeki durumu
Dökme ürünler, imalat sanayinin önemli bir ara malı olmakla beraber, uçak ve otomobil gibi ürünlerin önemli parçalarından, ev uygulamalarına ve cerrahi ekipmanların üretimine kadar küresel ekonominin ve hayatımızın her alanında kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar doğrultusunda, dünya döküm fabrikalarının ürettiği malzemeler de yıllar itibariyle değişimler geçirmiştir. Pik döküm sürekli pazar payı kaybetmekte, yerini sfero döküm almakta, çelik döküm, özel alaşımlılar haricinde, pazarının önemli bir bölümünü sfero dökümüne bırakmaktadır. Temper döküm sürekli bir şekilde azalmakta, kısa bir gelecekte spesifik fittings işinden başka pazarının kalmayacağı değerlendirilmektedir. Gelişen teknolojiler ve değişen koşullarla; alüminyum, magnezyum, plastik ve kompozit malzemeler gibi yeni malzemelerin kullanımları artmaktadır. Çin, Amerika, Hindistan döküm sektöründe dünyanın önde gelen üreticileri arasında olup, 2008 yılında toplam üretim 93,4 milyon tona ulaşmıştır. Avrupa Döküm Birliği ve Çin Döküm Birliği verilerine göre, 2009 yılında Avrupa ülkeleri toplamda 11,7 milyon tonluk döküm yaparken, Çin, 35.5 milyon tonluk döküm yaparak dünya üretiminin 3'te 1'ini gerçekleştirmiştir. İlk 10 ülke üretimi toplamı 2009 yılında 70,5 milyon tona ulaşarak, dünya üretiminin yüzde 88'ini oluşturmuştur.
1.1.4. Alüminyum sanayi sektörünün dünya ekonomisindeki durumu
Yıllara göre dünyada görülen üretim miktarı, tablodaki gibi seyretmektedir. 2009 yılında, dünyada 23,4 milyon ton alüminyum üretimi gerçekleştirilmiştir. Avrupa üretimi dünya üretiminin yüzde 38'ini oluşturmasına rağmen, AB ülkeleri çevreyle ilgili sebeplerle birincil alüminyum üretiminden çekilmeye başlamışlardır. Dünyadaki imalat sanayinde alüminyum tüketimi en fazla ulaşım sektöründe, bunu takiben ise; ambalaj, inşaat, makina, elektrik ve diğer alanlarında yapılmaktadır. Alüminyumun dünyada üretim ve tüketimdeki artışı devam ederken, en fazla tüketim Çin tarafından gerçekleştirilmektedir. Sektörde ihracata yönelik çalışan üreticiler çoğunlukla Avrupa, Asya ve Türk Cumhuriyetleri pazarlarına mal göndermektedirler. En fazla ihracat yapılan ülkeler alüminyum alt gruplarına göre farklılık göstermekle birlikte, Almanya, İtalya, Rusya, Fransa, İngiltere ve Bulgaristan'dır. 2009 yılı toplam ihracatı 112 milyar doları bulmuştur.
1.1.5. Bakır sanayi sektörünün dünya ekonomisindeki durumu
Dünya bakır sektörü gelişim trendi, gerek üretim ve gerekse tüketim olarak maden, izabe ve rafinasyon tesisleri bazında ele alınarak incelenmekte ve temel gösterge olarak, tıpkı demir çelik sektöründe ham çelik esas alındığı gibi, rafine bakır esas alınmaktadır. Önde gelen bakır üreticileri arasında Çin, Amerika, Japonya ve Avrupa gibi ülkeler yer alırken, Çin, bakır üretiminde rakiplerinin aksine artış göstermektedir. 2009 yılında, dünya toplam 15,9 milyon tonluk bakır üretimi gerçekleştirmiştir. Dünya bakır sektörü sürekli bir artış trendi sergilemektedir. Entegrasyon ve pazar etkinliği acısından, dünya bakır \"hammadde/ara ürünler sektörü\" sıralamasında ön sıralarda yer alan ülkeler, sadece doğal bakır maden kaynaklarına sahip olan ülkeler değil, daha önemlisi, Japonya ve Almanya gibi teknolojik kalkınmışlık düzeyi yüksek olan ülkelerdir. Bakır sektörünün dış ticaretine bakıldığında, 2005 yılından 2009 yılına kadar artan bir ivme izlemiş, 2009 yılında düşme göstererek 105,4 milyar dolara ulaşmıştır. Bakır ihracatında önde gelen ülkeler arasında Çin, Almanya, Amerika ve İtalya bulunmaktadır.
1.2. Sektörün Türkiye'deki genel durumu 1.2.1. Demir çelik sektörünün Türkiye'deki genel durumu Üretim
Türk çelik sektörü, son 7 yıl içerisinde yüzde 87 oranında büyüme ile Çin'den sonra üretimini en fazla arttıran ülke konumunu elde etmiş, Çin hariç toplam dünya üretimindeki büyümenin 6 misli civarında daha yüksek bir performans sergilemiştir. 2008 yılının ilk yarısında, uluslararası piyasalardaki güçlü talep sayesinde, üretim ve ihracat acısından iyi bir dönem geçiren demir çelik sektörümüz, petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüşe paralel olarak, Ağustos ayından itibaren daralma eğilimi içerisine girmiş ve 2009 yılında yaşanan küresel krizin etkileri görülmüştür. Dünya ham çelik üretiminin yüzde 8,1, Çin hariç dünya ham çelik üretiminin yüzde 21,5 oranında gerilediği 2009 yılında, Türkiye'nin üretimi yüzde 5,6 oranında gerilemiş ve bu yönüyle Türkiye, dünyanın en büyük 15 çelik üreticisi arasında, Çin ve Hindistan'ın ardından en iyi performansı gösteren 3. ülke olmuştur. 2010 yılında ekonomik krizin büyük oranda aşılmaya başlanmasıyla, yıllık üretim değeri 29 milyon tonu bulmuştur. 2009 yılındaki 25.3 milyon tonluk ham çelik üretiminin 20,5 milyon tonu (yüzde 81,2) uzun ürünlere, 4,7 milyon tonu (yüzde 18,8) yassı ürünlere yönelik olarak gerçekleşmiştir. Çelik sektörü, uzun ürünlerde Türkiye'nin tüketiminin iki katından daha fazla üretim yaparken, katma değeri yüksek olan yassı ve vasıflı çelik ürünlerinde, tüketiminin sırasıyla; yüzde 44 ve yüzde 32'sini gerçekleştirebilmektedir. Bu nedenle, sektör uzun ürünlerde net ihracatçı iken, yassı ve vasıflı ürünlerde net ithalatçı konumundadır.
Dış ticaret
2008 yılında Türk demir çelik sektörü, 26,7 milyon tonluk nihai mamul üretimine karşılık, 21,3 milyon ton çelik tüketmiştir. İç talepteki daralmayla birlikte, ithalatın azalması nedeniyle, toplam çelik ürünlerinde 2007 yılında 2,38 milyon ton seviyesinde bulunan sektörün net ihracatı, 2008 yılında 5,36 milyon ton seviyesine yükselmiştir. Ancak, ürün grupları bazında, sektörün yassı, vasıflı ve paslanmaz çelik ürünlerinde net ithalatçı olduğu gözlenmektedir. Türk çelik sektörü, 2009 yılında 20,7 milyon ton uzun ürün üretmiş, buna karşılık, tüketim 9,7 milyon ton seviyesine gerilemiştir. 2008 yılında 11,9 milyon ton seviyesinde bulunan net uzun ürün ihracatı ise, 2009 yılında 11 milyon tona gerilemiştir. 2009 yılında, uzun ürünlere kıyasla katma değeri daha yüksek olan yassı ürünlerde üretim 4,4 milyon tonda kalırken, Türkiye'nin toplam yassı ürün tüketimi 8,3 milyon ton seviyesinde gerçekleşmiş ve 5,57 milyon tonluk ithalat ile yassı ürünlerde 4 milyon ton net ithalat yapılmıştır. Değer bazında değerlendirildiğinde, 2008 yılında 14,9 milyar dolarlık ihracat yapan sektör, 2009 yılında ihracatını 7,6 milyar dolar seviyelerine düşürmüştür. İthalatta ise, ihracatına paralel seyir izleyerek, 2008 yılındaki 23,2 milyar dolarlık değerini 2009 yılında 11,3 milyar dolara düşürmüştür. Türkiye'deki yassı çelik ürünleri üretim açığının kapatılmasını teminen, devam eden İSDEMİR'in uzun üründen yassı ürüne dönüştürülmesi projesinin yanında, 2013 yılına kadar sektörümüzün yassı ürün üretim kapasitesinin 18 milyon ton seviyesine kadar çıkmasını sağlayacak devam eden ve açıklanan yatırım projeleri bulunmaktadır. Koşulların iyileşmesi halinde, halen bir kısmı askıya alınmış bulunan söz konusu yatırımların planlandığı şekilde tamamlanabileceği ve yerli üretim iç talebi karşılamakla birlikte, yassı ürünlerde de net ihracatçı konumuna ulaşılarak, Türkiye'nin dış ticaret ve ödemeler dengesi açığının kapatılmasına katkı sağlanabileceği değerlendirilmektedir. Vasıflı çelik ürünleri grubunda da, yassı ürünlere benzer bir durum gözlenmektedir. Ülkemizin vasıflı çelik üretimi 395.000 ton seviyesinde kalırken, tüketim yaklaşık olarak 3 misli daha fazla bir seviyede gerçekleşmiş ve vasıflı çelik ürünlerinde 840.000 ton net ithalat yapılmıştır. Türk demir çelik sektörü Rusya, Ukrayna, Çin gibi rakip ülkelerdeki üreticiler karşısında sahip olduğu yüksek maliyetlerle birlikte, bu ülkelerdeki üreticilerin yararlandığı doğrudan ve dolaylı devlet yardımları neticesinde oluşan dezavantajlı konumunu, ürettiği ürünlerin kalitesi ve kalite imajı sayesinde dengeleyebilmektedir. Türk çelik sektörünün en büyük ihraç pazarı konumunda bulunan Orta Doğu bölgesinde, kamu finansmanlı büyük inşaat ve altyapı projelerinde, rakip ülkelerin fiyatlarına kıyasla yüksek olmasına rağmen, kalitesinden dolayı Türk çeliği tercih edilmektedir.
1.2.2. Çelik boru sanayi sektörünün Türkiye'deki genel durumu Üretim
Türk çelik boru sektörü, bugün 3,4 milyon tona ulaşan üretimiyle İtalya'dan sonra Avrupa'daki en büyük üretici ülke konumundadır. 2007 yılı üretim miktarı dikişli ve dikişsiz borular toplamı 6,7 milyon tondur. Toplam kapasite acısından sektörün kapasitesi, önümüzdeki 10 yıla cevap verecek düzeydedir. Türkiye, üretiminin yaklaşık yüzde 55'ini iç pazarda tüketmekte, yüzde 45'ini ise ihraç etmektedir. Türk çelik boru üreticileri Afrika'dan Avrupa'ya ve oradan Amerika'ya kadar bütün ülkelerde çelik petrol ve doğalgaz boruları ile su boruları döşemektedir. Demir çelik boru sektöründe, maliyetleri etkileyen en önemli unsur hammadde fiyatlarıdır. Sektörün en önemli hammaddesi rulo saclardır. Bu nedenle, çelik boru sektörü demir çelik endüstrisi için çok önemlidir. Çelik boru üreticileri ile yassı mamul üreten tesisler arasında karşılıklı bağımlılık vardır. Bu doğrultuda, yassı mamul üretim tesislerinin; ihracat politikaları, fiyat politikaları, üretim programları, üretilen ham malzemelerin kaliteleri ve bulunabilirliği, ithalat kotaları, her iki tarafı da ilgilendiren ortak konulardır. Ülkemizde kişi başına düşen demir çelik ve çelik boru tüketimi, gelişmiş ülkelerdeki kişi başına düşen tüketim miktarlarının yarısı kadardır. Bu nedenle, iç piyasa talebinin orta ve uzun vadede yüksek seyretmesi beklenmektedir. Ülkemizde çelik boru talebi, tüm dünyada olduğu gibi; ülke ekonomisinin genel durumuna, altyapı yatırımlarına, nüfus artışına paralel konut ihtiyacına ve genel olarak inşaat sektörünün seyrine doğrudan bağlı olmaktadır.
Dış ticaret
AB ile olan entegrasyon sürecinde, sanayi açısından yaşanan hızlanma ve Gümrük Birliği'nin etkisi ile sektörün üretim kalitesi artmış, Afrika, AB ve Amerika gibi ülkelere ihracat yapılmaya başlanmıştır. İthal hammaddede gümrük vergilerinin çok yüksek olmasına karşın, nihai ürün ithalatında vergi olmaması üreticileri olumsuz yönde etkilemektedir. Yıllık boru ihracatının yüzde 60'ını ise AB ülkeleri oluşturmaktadır. Bu performansı ile Türkiye ve Türk çelik boru üreticileri Avrupa'da kabul görür markalar haline gelmiş ve diğer üçüncü ülke ihracatçılarına karşı önemli bir rekabet üstünlüğü yakalamıştır. Bugün AB ülkeleri, gerçekleştirdikleri toplam çelik boru ithalatının yüzde 25'ini Türkiye'den yapmaktadır. Türkiye'nin diğer önemli ihracat pazarları arasında ABD, Kanada, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri yer almaktadır. 20010 yılında Türkiye toplam çelik boru ihracatı 1,3 milyar dolar, ithalatı ise 290 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin dikişli boru sektöründe ihtiyacı karşılayacak yeterli üretim kapasitesi mevcut olmasına rağmen, bazı boru çeşitleri ithalat ile temin edilmektedir. Sektörde tek yerli dikişsiz boru üretici firma olması sebebiyle, dikişsiz borular önemli oranda ithalat yoluyla tedarik edilmektedir. Türkiye'nin boru ithalatı içindeki en önemli payı AB ülkeleri almaktadır.
1.2.3. Döküm sanayi sektörünün Türkiye'deki genel durumu Üretim
Türk döküm sektörünün gerek Avrupa'da, gerekse dünyada önemli bir yeri vardır. Türkiye, Avrupa Döküm Birliği verilerine göre, 2009 yılında toplam 1,026 milyon tonluk döküm üretimi ile toplam döküm üretimi açısından Avrupa'da 4.'dür. Döküm teknolojisi, metalleri işlemek ve şekillendirmek konusunda yüzyıllardır kullanıla gelen en önemli endüstriyel dallardan birisidir. Türkiye'de döküm sektörü ve zanaatı, tarihsel geçmişi ile beraber sanayileşme döneminde de önemli özel teşebbüs yatırımları ile gelişmiştir. Türk döküm sanayinde bin 200 civarında kuruluş, 2008 yılında 4 milyar dolar değerinde, 1.300.000 ton üretim yapmış ve 35 bin kişiye istihdam yaratmıştır. Döküm sektörü, temel metalurjik özelliklerine göre; pik/sfero/temper, çelik, bakır alaşımları ve alüminyum alaşımları dökümü olmak üzere dört grupta incelenebilir. Türkiye'deki değişik yapıdaki döküm işletmelerinin birçoğu 2008 yılında yüzde 92 kapasite kullanım oranı ile çalışmıştır. Sektörde çok hızlı gelişen talep ve hızlı büyüme karşısında nitelikli eleman temini büyük sorun olmaktadır. Döküm, diğer üretim metodlarına göre üstünlükleri ve gelişen modern teknolojiler ile hem dünyada, hem de Türkiye'de uzun yıllar önemini koruyacaktır. Her yıl artan dünya üretim rakamları da bunun ifadesidir. Döküm ürünleri, ağırlık/kıymet oranı düşük ürünler olduğundan navlun, ürünün dış ticaretinde önemli bir maliyet kalemi olmaktadır. Verimli demiryolu ve denizyolu taşımacılığı, sektörün rekabet gücünü artıracaktır. AB Çevre Standartları'na uyum çalışmalarının da, üretim maliyetlerinin yüzde 4-5 civarında artmasına yol açacağı değerlendirilmektedir. Sektörde kullanılan sıvı metalin elde edilmesinde ağırlıklı olarak elektrik enerjisi kullanılmakta ve maliyette önemli bir paya sahip bulunmaktadır. Kullanılan en önemli hammaddeler, pik ve çelik hurdası olup, yurtiçinden ve yurtdışından temin edilmektedir. Türk sanayisi için genç konumda olan alüminyum döküm sanayinde; özellikle yerli otomotiv sanayinin gelişmesi ve döküm ihracatında talep artışı nedeniyle önemli ilerleme beklenilmektedir. Alüminyum döküm ile beraber zamak dökümü de gelişme göstermektedir. Türk döküm üreticileri, Doğu ve Batı Avrupalı üreticilere karşı daha az rekabetçi olmaktadır. Zira, bu ürünlerin geliştirilmesine Avrupalı üreticiler direkt olarak katılmaktadır.
Dış ticaret
Türk döküm sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında yıllar itibariyle artan bir gelişme gözlenmektedir. İhracatın içinde AB ülkeleri büyük bir yer tutmaktadır Türk döküm sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında son 10 yıldır görülen artış trendi, Çek Cumhuriyeti ve Polonya yanında; Hindistan, Çin ve İranlı üreticilerin sübvansiyonlu veya dampingli fiyatlar ile, Avrupa pazarlarına girmesi üzerine azalma göstermiştir. Ayrıca, uygulanmakta olan kur politikaları da, tüm ihracatçı sanayi sektörleri gibi, döküm sektörünün de yurtdışı pazarlardaki rekabet gücünü yitirmesinde etkili olmuştur. Batı Avrupa ülkelerindeki pazarlardan uzaklığı nedeniyle navlun, mal bedeli içinde yüzde 15 seviyelerindedir. Avrupa'ya verimli demiryolu nakliyesinin sağlanması halinde, navlun maliyetlerindeki düşüşe bağlı olarak, rekabet gücü iyileştirilebilecektir. Diğer taraftan, AB üreticilerinin mühendislik ve teknolojik seviye beklentisi yüksek malzemelerle ilgili yatırımlarını, maliyet mulâhazaları ile önümüzdeki dönemde Türkiye'ye kaydırmalarının, sektörde teknolojik seviyesi yüksek, ilave kapasitelerde artışa imkân sağlayacağı değerlendirilmektedir. 2008 yılında Türk döküm sanayi, 2,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir.
1.2.4. Alüminyum sanayi sektörünün Türkiye'deki genel durumu Üretim
Alüminyum sanayisinde değişik alanlarda faaliyet gösteren bin 500'u aşkın firma bulunmakta ve toplam istihdamın yaklaşık 30 bin kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir. Alüminyum sektörü; birincil alüminyum, ikincil alüminyum, ekstrüzyon, yassı ürünler, döküm ürünleri ve iletken ürünleri imalatından oluşmaktadır. Alüminyum, hafifliği, korozyona karşı dayanımı, şekillendirilebilmesi ve iletken olması sebebiyle; başta ulaştırma, ambalaj, inşaat, makina, elektronik-elektrik, beyaz eşya sektörleri olmak üzere, pek çok sektörde gittikçe yükselen bir oranda kullanılmaktadır. Kapasite olarak bakıldığında, Türkiye'de alüminyum sektöründe faaliyet gösteren firmaların toplam üretim kapasiteleri 750 bin ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. İki tur üretim teknolojisinden biri olan \"sürekli döküm\" teknolojisinin \"direkt döküm\" teknolojisine göre yatırım maliyetlerinin düşük olması, bu teknolojinin yoğun olduğu kapasitelerin kurulmasına neden olmuştur. Alüminyum, ülkemizde demir çelikten sonra en çok tüketilen metaldir. 2006 yılında Türkiye iç tüketim rakamı 446.263 ton iken bu değer 2007 yılında 526.000 tona ve 2008 yılında ise 556.697 tona ulaşmıştır. Ancak, 2008 yılı verilerine göre, ülkemizde alüminyum tüketimi kişi başına yılda 7,8 kg arasında olup, bu miktar gelişmiş ülkelerin ortalamasına göre 4-5 kez daha düşüktür. Önümüzdeki yıllarda ise, kişi başına tüketimin yılda 30 kg seviyelerine çıkacağı tahmin edilmekte ve sektörün önünde büyük bir gelişme alanı olduğu öngörülmektedir. Alüminyum sektöründe en önemli maliyet, ithalata bağımlı olan hammaddede yaşanmaktadır. Bu nedenle, bünyelerinde hammadde üretimini de barındıran firmaların hammadde tedariğinde sahip oldukları avantajlara ülkemizdeki firmalar sahip değildirler. Ülkemizdeki enerji birim fiyatlarının diğer ülkelerle karşılaştırıldığında daha yüksek olması, maliyetleri yükselten bir diğer etmendir. Mevcut üretim tesislerimiz, dünya ölçülerine göre, orta ve küçük ölçekli olmakla beraber, ekonomimizin gelişmesine paralel olarak sektörde de gelişme görülmektedir. Günümüzde, Türkiye alüminyum sektörü 4 milyar dolara yakın iş hacmiyle ülke sanayinin en önemli sektörlerinden birisidir.
Dış ticaret
Alüminyum sanayinde, ham alüminyum ihtiyacının büyük kısmı ithalatla karşılanıyor olmasına karşılık, sektör ciddi oranda mamul madde ihracatı gerçekleştirmektedir. Mamul madde üretiminin yarıdan fazlası ihraç edilmektedir. Bu ürün gruplarının ihracatında alüminyum ekstrüzyon ürünleri ilk sırada yer alırken, alüminyum hadde ürünleri ikinci sırada, alüminyum inşaat aksamı ise üçüncü sırada yer almıştır. 2008 yılında, 2007 yılı ile karşılaştırıldığında, ürün türüne göre gerek üretimde, gerekse ihracat potansiyelinde bir büyüme yaşanmıştır. Büyümedeki en önemli etkenler; üretimlerin kalitede Avrupa standardını yakalamış olması, ürünlerin dış pazarlarda aranılır hale gelmesi ve bunun da, doğrudan ihracat potansiyelini artırıcı yönde olumlu etkilerinin olmasıdır. 2009 yılında sektör toplamda 1,4 milyar dolarlık ihracat ve 1,6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir. Almanya, Irak, İngiltere, Bulgaristan, sektörün en önemli pazarları arasındadır. Türkiye'de birincil alüminyum üretim miktarının Eti Alüminyum A.Ş.'nin yılda 60.000 tonluk imalatı ile sınırlı olması nedeniyle, sektörün ham madde ihtiyacının yaklaşık yüzde 90'ı ithalat ile karşılanmaktadır. Yassı ürünler ve yüksek alaşımlı ürünler, sıcak hadde teknolojisine sahip üretim tesisleri olmaması nedeniyle Batı Avrupa ülkelerinden ithal edilmektedir.
1.2.5. Bakır sanayi sektörünün Türkiye'deki genel durumu Üretim
Bakır sektörü, bakır cevherlerinin maden yataklarından çıkartıldıktan sonra, metalik bakır veya alaşımları halinde insan yaşamında kullanılan son ürüne dönüştürülmesine kadar, tüm endüstriyel faaliyetleri gerçekleştiren kuruluşların yer aldığı geniş bir sektördür. Ülkemiz bakır sektöründe, alüminyum sektöründe de olduğu gibi, ciddi bir entegrasyon sorunu mevcuttur. Türkiye'nin halihazırdaki bakır madenlerinde metalik bakır içeriği olarak 100 bin tonun üzerinde bir üretim potansiyeli olmasına rağmen, Samsun'da sadece tek bir izabe tesisi bulunmaktadır. Söz konusu bu tesisin kapasitesi 2007 yılında gerçekleştirilen ilave yatırım neticesinde 42 bin tona yükseltilmiştir. Diğer taraftan; mevcut 133 bin ton toplam rafinasyon kapasitesine karşın, toplam 500 bin tonu aşan bir bakır işleme kapasitesi mevcuttur. Ülkemizin bakır tüketimi ise 400 bin tona yaklaşmaktadır (kişi başına tüketim 5,5 kg civarındadır). Bu nedenle, sektör önemli ölçüde ithalata dayalı olarak faaliyetini sürdürmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz bakır sektörü dünya piyasalarındaki gelişmelere aşırı derecede bağımlı durumdadır. Bunun yanı sıra, sektörde; toplam teknik, memur, kalifiye işçi ve işçi olarak yaklaşık 15 bin kişinin istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Toplam maliyet içerisindeki oransal dağılımına bakıldığında, özellikle hammadde maliyetlerinin toplam maliyet içerisinde en yüksek paya sahip olduğu görülmektedir.
Dış ticaret
Türkiye'nin bakır ihracat ve ithalat göstergeleri, yurtiçi ve yurtdışı ekonomik konjektüre bağlı olarak belli ölçülerde dalgalanmalar göstermekle birlikte, hammadde yetersizliği ile ilgili entegrasyon dengesizliği nedeniyle genel olarak ithal ağırlıklı bir seyir sergilemektedir. Ancak, burada ülkenin özellikle yüksek katma değerli nihai bakır mamul üretim kapasite ve kabiliyetinin son derece gelişmiş olması, ülkenin ihracat potansiyeline son derece ciddi bir katkı sağlamaktadır. Sektörün ithalat bağımlılığı ürün gruplarına yansımakta, gerek miktar ve gerekse değer olarak yıllık toplam ithalatın yaklaşık yüzde 76'sını hammaddeler, yıllık toplam ihracatın yaklaşık yüzde 60'ını da katma değeri yüksek tel ürünleri oluşturmaktadır. Türk bakır sektörü, ithalat ağırlıklı bir sektör olup, 2009 yılında 2 milyar dolarlık ithalat ve 0.6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. Ülkemiz bakır sektörü rekabet gücünün en önemli göstergesi, sektörün dünya bakır piyasalarının hemen hemen tamamında ortaya koyduğu ihracat performansıdır. Türkiye bakır sektörü dünya bakır ara ve son ürünler sektörünün önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır; Doğu Avrupa (Polonya hariç), Balkanlar ve Orta Doğu ülkeleri arasında en yüksek kapasiteye ve ihracat potansiyeline sahiptir ve başta ABD, AB ve Uzak Doğu ülkeleri olmak üzere beş kıtaya ihracat yapmaktadır. Sektör rekabet gücünün temel dayanaklarını; yüksek yönetim kabiliyeti, Ar-Ge'ye dayalı teknolojik bilgi birikimi ve yapısı, ilgili uluslararası sivil toplum örgütlerine aktif katılımı, rekabet için çevreye saygılı üretim ve ticaret ile enerji konularına yönelik yenilikçi yaklaşımı olarak ifade edebiliriz.
1.3. Sektörde üretilen başlıca ürünler 1.3.1. Demir çelik sektöründe üretilen başlıca ürünler:
Pik demir, demiryolu malzemeleri, vasıflı çelik, ingot, köşebent, profil, nervürlü ve yuvarlak çubuk, kare ve altıgen çubuk, lama, filmaşin, tel, sıcak çekilmiş sac, şerit ve teneke vs.
1.3.2. Çelik boru sanayi sektöründe üretilen başlıca ürünler:
Endüstriyel tüpler, kare ve üçgen profiller, spiral kaynaklı çelik borular, petrol ve gaz boruları, su boruları, basınçlı tüp, boru bağlantıları vs.
1.3.3. Döküm sanayi sektöründe üretilen başlıca ürünler:
Otomotiv parçaları, çimento makinaları parçaları, araç motor parçaları, pompa ve valfler, iletken bakır alaşımları vs.
1.3.4. Alüminyum sanayi sektöründe üretilen başlıca ürünler:
T-ingot, slab, kütük, sıcak haddelenmiş şerit, folyo, alüminyum hisroksit, alümina vs.
1.3.5. Bakır sanayi sektöründe üretilen başlıca ürünler:
Blister bakır, bakır konsantresi, bakır tüp, bakır kütük vs.
2. Ana metal sanayi sektörünün değerlendirilmesi 2.1. Ana metal sanayi üretim endeksi değerlendirmesi
Ana metal sanayi sektöründe, 2008 yılına kadar düzenli bir artış gösteren yıllık ortalama endeks değeri, 2008 ve 2009 yıllarında küresel krizin de etkisiyle düşüş eğilimi içerisine girmiş, ancak 2010 yılından itibaren yeniden yükselmiştir.
2.2. Ana metal sanayi kapasite kullanım oranı değerlendirmesi
Kapasite kullanımı, T.C. Merkez Bankası verilerine göre, ana metal sanayi için 2009 Nisan ayında yüzde 63,1 değerinde iken, aynı yıl Kasım ayında bu oran yüzde 74,8'e yükselmiştir. 2010 yılının Ocak ayından itibaren bu değer yükselişini devam ettirmiş ve 2010 yılı Aralık ayı sonunda, kapasite kullanım oranı yüzde 78,5 olarak gerçekleşmiştir.
2.3 Ana metal sanayi istihdam değerlendirmesi
Ana metal sanayi istihdam endeksi, 2005 yılı baz değerli olarak bakıldığında, 2009 yılına kadar yükselişini sürdürmüştür. Ancak, diğer birçok sektörde olduğu gibi, küresel mali krizin etkisi özellikle 2008 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren sektörü etkilemeye başlamıştır. Sektör istihdam endeksi, 2009 yılını bir önceki yıla göre yaklaşık 11 puanlık bir kayıpla kapatmıştır. Ancak, grafikten de anlaşılacağı üzere, 2010 yılında sektör istihdamında önemli ölçüde bir toparlanma görülmektedir.
DİĞER RESİMLERİ

HİZMET GRUPLARIMIZ

Alüminyum ve Krom Korkuluk
DETAY
Halı Saha Uygulaması
DETAY
Tel Çit
DETAY
Ferforje
DETAY
Çelik Konstrüksiyon
DETAY